ALAATTİN TOPÇU ve AZRA KOHEN
“Güzel/Tatlı Çağ” ve “Fi”
Azra
Kohen’in “Fİ” adlı romanı tesadüfen elime geçti. Çok konuşulan ve çok satanlar
arasında olduğunu biliyordum. Diğer çok satanlara baktığım gibi Azra Kohen’in
kitaplarına da kuşkuyla bakıyordum. Yazmaktan fırsat bulduğum anlarda okuyordum.
Okudukça olayların akışı ilgimi çekti. Ne kadar merak etsem de 128. sayfada
okumaktan vazgeçtim.
Kitabın
tanıtımındaki açıklamalardan, yazarın editörle çalıştığı anlaşılıyor. Büyük bir
yayınevinden çıktığına göre profesyonel destek aldığını da düşünüyorum. Öyle
değil ama! Özensiz yazılmış bir roman. Yazım yanlışları, bozuk ve anlaşılmaz cümlelerin
sonu gelmiyor. Bu haliyle taslak roman görünümünde. Sanırım yayınevinin acelesi
vardı. Nasılsa satılır diye düşünmüş olabilirler. Reklamın gücü deyip geçmek gerekiyor...
Romanı okumaktan vazgeçince, üzerinde bir şeyler yazıp yazmamak da kararsız
kaldım...
Aynı
dönemde Alahattin Topçu’nun Güzel/Tatlı Çağ romanını okumuştum. Bir bakıma
birbirine benziyor iki yazarın romanları. Azra Kohen’in “Fi” romanının
tanıtımında şöyle bir paragraf var:
“Fi, deneyimin
içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde
bolca bulunan manipülasyon, seks, aldatma ve aldanma hikâyeleri belki herkesin
dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde
sadece farkındalık vardır.”
Alaattin Topçu’nun romanında da seks, aldatma ve aldanma var. Üstelik temiz bir Türkçe ile
yazılmış, edebi değeri olan bir roman Güzel/Tatlı Çağ. Şimdi diyeceksiniz ki
“Kardeşini kayırdığından böyle yazıyorsun. Dediğin gibiyse neden çok satmıyor?
Sahi neden? Birincisi reklam, ikincisi Alaattin Topçu’nun romanında siyaset
var, sol var. Sosyalistlerin reklamını yapacak değiller ki! Birçok solcu
yazarın romanı basılmıyor mu? Gündemi anlatan, gündeme ışık tutan romanlar çok
az; var olanlar da tanınmış yazarların, ticari değer kazanmış romanları...
Eleştirimi somutlaştırmak için “Fi” den örnekler vereceğim:
“Trafik her zamanki kadar yoğundu. Arabada sessizlik hakimdi.
Can, Ali’den her zamankini koymasını istediğinde Bilge ilk defa duyduğu bu
müzikten hoşlanıp hoşlanmadığına karar vermeye çalışırken, Can ondan önce
davranıp, ‘Şarkı nasıl? Beğendin mi Bilge Görgün?’ diye sorarak.” (S.58)
“İsminizi öğrenebilir miyim? dedi. Ali kısaca söyledi.”(S.62)
“Soru basit algılanan ama cevap vermek için üzerinde ciddi düşünülmesi
gereken bir soruydu.” (S.62)
“...ülkenin hayatları boyunca orgazmdan uzak yaşamış bayanları
için hiçbir sorun teşkil etmemişti.” (S.93)
“Düz uzun kaşları altında tam ne renk olduğu anlaşılmayan sarılı
ela gözleri,..” (S.103)
“Gideceği televizyon kanalına ulaşması için üç aktarma daha
değiştirmesi gerekiyordu.” (S.108)
“...Aylin’in ikiyüzlülüğü, iki aya rağmen hâlâ hayret
vericiydi.” (S.108)
“Yönetim sadece öğrencilere özel olması için karar çıkarmasıyla
bu sorun önceleri çözülmüş ama Deniz’in derslerini seçen öğrencilerdeki yoğun
artış, salonda yine de yer kalmamasına sonuç vermişti.” (S.111)
“...mezuniyet gösterisinde hemen hemen her öğrenciye bir iş
verilmişti.” (S.112)
“Şimdi, hiç olmamış olmanın verdiği hafifliği yaşayın, var
olun!” (S.114)
“Bazıları devletimizin opera ve balesi hakkında uygunsuz şekilde
konuşmaktaymış, bazıları şikayetçiymiş, alay etmekteymişler! Bu bazıları
sanmasınlar ki isimleri bilinmez.” (S.127)
“... kimisi bıkkınla konuşmanın bitmesini bekliyor,...” (S.128)
Okumayı 128. sayfada bıraktım. Yukarıda verdiğim örneklerin yanı
sıra 125. sayfada gözümü tırmalayan sözcüklerden de söz etmek istiyorum. Bu
sayfada on tane “olmak” fiili, beş tane “kendi, kendisi” zamiri kullanılmış.
Sayfanın tamamını okuyunca insanın beyni duruyor. Bir de şu dikkatimi çekti,
yazar “kendi, kendisi” zamirlerini çok seviyor. Her sayfada birkaç tane bulunuyor.
Üşenmedim saydım; 68. sayfada altı tane, yedi satırlık bir paragrafta dört
tane, 108. sayfada sekiz tane “kendi ve kendisi” sözcükleri kullanılmış. (Alıntıları
romanın 36. baskısından aldım.)
Azra Kohen’in üç ciltlik roman serisi kitap raflarında, Alaattin
Topçu’nun Güzel/Tatlı Çağ romanları da üç ciltlik seri, şimdilik ikisi basılmış
durumda. Her iki yazarın da romanları hacimli. Roman yazmanın zorluğunu
biliyorum. Yanlış anlaşılmak istemem, Azra Kohen’in emeğine saygı duyuyorum.
Ama azıcık daha özen göstermeliydi diyorum ve sorumluluğun büyüğünü editöre ve
yayınevine yüklüyorum...
17.12.2017/Kdz. Ereğli
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder