24 Eylül 2017 Pazar

DİSTOPYA

         Faşizmin ortak özelliklerinden biridir kitap yakmak... Artık kitaplar yakılmıyor. Bu tespitten sonra şöyle bir sonuca varılabilir: Özgür bir dünyada yaşıyoruz! FAHRENHEIT 451 romanının yazarı Ray Bradbury böyle düşünmüyor ama: “Eğer dünya kitap okumayanlarla, bilgisizlerle dolmaya başlarsa, kitapları yakmak zorunda kalmazsınız, değil mi?”

 
         Kurgu Kültür Merkezi Yayınlarında çıkan Tülay Akkoyun’un ÜTOPYA/DİSTOPYA adlı kitabından sonra Ray Bradbury’ın FAHRENHEİT 451 romanını okudum. Tülay Akkoy’unun incelemesi okuyucuya distopya hakkında doyurucu bilgiler veriyor. Yazar kitabında ütopya ile distopyayı karşılaştırarak anlatmış. Ayrıca ünlü distopik romanlardan bazılarını da incelemiş. Tülay Akkoyun çok değerli bir çalışma yapmış.

         Tülay Akkoyun kitabında yerli yazarlarımızdan örnekler de var: Gökdelen / Tahsin Yücel, Çöplüğün Genarali / Oya Baydar, Güneş Saygılı’nın Gerçek Yaşamı / Erendüz Atasü. Ben bunlara Ayşe Kulin’in son romanı TUTSAK GÜNEŞ’i de eklemek istiyorum. Ayşe Kulin’in bu romanı son yıllarda okuduğum en güzel yapıtlardan biri...


       

         Tülay Akkoyun ütopya ile distopyayı şu şekilde ayırıyor: “Ütopya aslında gelecekle ilgili değil, üretildiği dönemle ilgili bir sorun ve o soruna dair bir çözüm içerir. Distopya da ütopya gibi üretildiği dönemden yola çıkar, farkı geleceğe dair kötü gidişat hakkında okuru uyarmasıdır. (...) Bu açıdan bakıldığında, distopyalar ütopyaların yoldan çıkmış hali gibidir. Distopik yapıtların temel özelliklerinden biri ise var olan toplumsal sistemlerin gelecekte totaliter diktatörlüğe dönüşme endişelerini gözler önüne sermeleridir. (...) Bu nedenle ütopya-distopyayı cennet-cehennem karşılaştırması olarak da ele alabiliriz.”(s.12 Ütopya/Distopya)

          Tülay Akkoyun distopya ile bilimkurgu arasındaki farkı da saptamış: “Distopyanın bilimkurgudan farkı, kasıtlı olarak toplumsal ve siyasal eleştiriye odaklanmasıdır.”(s.12-Ütopya/Distopya)

         Tülay Akkoyun kitabında incelediği ünlü distopik yapıtlardan biri de Ray Bradbury’ın “Fahrenheit 451” romanını. Tülay Akkoyun’un nitelemesinin aksine edebiyat çevreleri Fahrenheit 451 romanını bilimkurgunun başyapıtlarından biri olarak kabul etmektedir. Tülay Akkoyun “Distopya bir anlamda neyin bilimkurgu olup olmadığını gösteren çizginin karmaşıklaştığı bir bölgedir.” diyerek bu karışıklığı açıklamaya çalışmış.

        Fahrenheit 451’de “İnsanların televizyonda salt beyin yıkayan, gereksiz programlar izlediği ve kitap bulunduranların izlenip yok edildiği, kitapların itfaiyeciler tarafından yakıldığı bir dünya anlatılır. Öyle bir dünyadır ki yangın söndürmek üzere kurulmuş bir kurum olan itfaiye artık bulduğu kitapları yakmakla yükümlüdür.” (s.79-Ütopya/Distopya) “Barışın korunmasının kitapların yakılmasıyla sağlanacağı düşünülmektedir. Dünyadaki tüm kitaplar yakıldığında insanları isyana sürükleyecek en büyük risk ortadan kaldırılmış olacaktır.” (s.81-Ütopya/Distopya)

         İtfaiyeci olan Montag “Bir gün yaktığı kitapları merak eder ve onları yakmak yerine, kitapları çalıp evine getirerek okumaya başlar. Okudukça fikirleri değişir, aydınlanır. Yaktığı her yaprakla kendinden bir parçayı da yaktığını hissederek düzenin işleten, düşünmeyen kıldığı bir koyunu olmaktan çıkar ve düzene karşı bir suçlu konumuna gelir.” (s.82-Ütopya/Distopya)

         Romanın konusu ister istemez insanın merakını çekiyor. Aşağıda romandan aldığım alıntıların bu merakı daha da artıracağını düşünüyorum:


         KİTAPLAR KİBRİT VE ATEŞ OLMADAN DA YAKILABİLİR Mİ?
        “Eğer dünya kitap okumayanlarla, bilgisizlerle dolmaya başlarsa, kitapları yakmak zorunda kalmazsınız, değil mi?”

         “Sizin ışığınızı size yansıtan kaç kişi tanırsınız?”

         “O bir şeyin nasıl yapıldığını değil, niçin yapıldığını bilmek istiyordu. Bu sıkıntı verici olabilir. Birçok şeye niçin diye sorarsın, eğer sürdürürsen gerçekten çok mutsuz olursun.”

         “İki insan arasında makine olmadan yapılan yüz yüze konuşmalar yasaklanacak.”
             
          “Nüfusun büyük kısmı Magna Carta ve Anayasa’dan alıntılar yaparak dolaşmadıkça, sorun yok.”

          “Dr. Johnson’un sözüyle ‘Bilgi güçten daha kuvvetlidir,’ dedin ve ben de, ‘Evet sevgili çocuğum, Dr. Johnson aynı zamanda , ‘Kesinliği belirsizlik için terk eden bir insan akıllı değildir,’ der...”

          “Alexander Pope da ‘Sözcükler yapraklar gibidir; onların çok bulunduğu yerde, anlam meyvesi pek fazla bulunmaz.’...”

          “Kitap yakan şehir bağnazı, bunları duyunca bütün şehrin, kitapları hafızalarına kaydederek sakladığını anlar. Kitap her yerdedir. İnsanların kafalarında saklıdır! Adam çıldırır ve öykü biter.”


        “Kitapları yakmaktan daha kötü suçlar vardır. Bunlardan biri onları okumamaktır.”
                                           (03.09.2016 – BODRUM)

       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder